“Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”
Kıymetli kardeşlerimiz!
Başta Kur’an-ı Azimuşşa’n olmak üzere değerlerimize saldırmayı alışkanlık haline getiren İsveç, Hollanda ve Danimarka gibi bazı Avrupa ülkeleri iki gün önce, mübarek Kurban bayramının birinci günü polis koruması altında yaptıkları saygısızlığa bir yenisini daha eklediler. Irak asıllı Salwan Momika isimli kiralık bir piyon provakatör, İsveç'in başkenti Stockholm'de bayram günü bayram namazı kılınan caminin önüne geniş bir polis koruması altında gelerek çevredekilerin tepkisine rağmen Kur'an-ı Kerimi yere atıp üzerine bastıktan sonra İslam'a hakaret içeren sözler sarf etti ve ateşe verip yaktı. Avrupa’da benzeri rezaletlere yeltenenlerin ve niyetlenenlerin olduğu haberleri duyuluyor.
İlk olmayan bu alçakça saldırı, münferit olarak işlenmiş sıradan bir nefret ve hakaret suçu olarak değerlendirilemez. İslam’a, Müslümanlara, Yüce Peygamberimize ve Kur'an-ı Kerim'e yönelik bu alçak saldırı, daha önce olduğu gibi yine polisin ve dolayısıyla İsveç hükümetinin izni ve himayesi altında provakasyon amacıyla yapılmıştır. Bu durum, İslam düşmanlığının bir devlet politikası olarak benimsendiğinin açık bir göstergesidir. İki hafta önce İsveç Yüksek Mahkemesi, Kur'an-ı Kerim yakılmasını engellemenin "hak ihlali" olduğuna karar vererek söz konusu saldırıların önünü açmakla kalmamış aynı zamanda sözde ifade özgürlüğü adına bu menfur saldırıları teşvik etmişti. Oysa aynı İsveç'te, siyonizmi ve siyonist işgalcilerin insanlığa karşı işlediği suçları eleştirmek bir nefret suçu olarak kabul ediliyor. Uygulanan çifte standart ve sahtekârlık, Müslümanlara yönelik, sistematik ve kurumsal bir ayrımcılık ve nefret suçu olarak işlendiğini göstermektedir.
Bu sahtekâr, çok yüzlü, emperyalist, sömürgeci, insanlığa sunabileceği hiçbir değeri kalmamış, bu anlamda sıfırını tüketmiş ve dolayısıyla çökme, çürüme ve tükenme noktasına gelmiş olan batı zihniyetinin bitmişliğinin en açık göstergesi ve son çırpınışlarıdır. Devletler eliyle işlenen iğrenç bir nefret ve insanlık suçudur. Ecelleri gelmiş domuzların, kendilerini gündemde tutmak için başvurdukları, kesinlikle kutsallarımıza hiçbir şekilde zarar veremeyecekleri ve ulaşamayacakları, pespaye sataşma girişimleridir. Rabbimizin insanlığın kurtuluşu için indirdiği Allah’ın nurunu söndürme çabalarıdır. Yapanlar, yaptıranlar, cesaretlendirenler, izin verenler, yol gösterenler, güvenliğini sağlayanlar işlenen suçun ortağıdırlar
Her zaman ifade ettiğimiz üzere bilinmelidir ki, bu alçak teşebbüsler, İslam’ın ilerleyiş ve yükselişine asla zarar veremezler. Zira atasözünde ifade edildiği gibi, Köpeklerin havlaması bulutlara zarar veremez. Ancak burada şunu ifade etmek istiyoruz. Bu, onların gerçek yüzleri ve asıl tiynetleridir. Bunların yıllardır insanlara savunduklarını lanse etmeye çalıştıkları adalet, hoşgörü, eşitlik, özgürlük, özellikle inanç ve fikir özgürlüğü, insan hakları, özel hayat, barış gibi değerler, sadece istismar ettikleri ve arkasına sığındıkları maskelerdir. Ancak artık maske düşmüş, gerçek yüzleri gün ışığı gibi meydana çıkmıştır. Görmek isteyenlerin görmesini engelleyecek hiçbir engel kalmamıştır.
Kur’an’ı yakmak bir insanlık suçudur. Çünkü Kur’an, insanlığın kurtuluş kitabıdır. İnsanlığın sıhhat, selamet, saadet ve kurtuluşu bu kitaba bağlıdır. Rabbimiz Kur’an’dan şöyle söz etmektedir: “… insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak indirildi …” (bakara, 185) ve yine, “Bu ayetlerini düşünmeleri ve akıl sahiplerinin öğüt alması için Sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (Sad, 29) Onun için Kur’an’ı yakanlar, aslında insanlığı yakmak istemektedirler. Kendilerini, toplumlarını ve tüm insanları yakma teşebbüsünde bulunmaktadırlar. Dolayısıyla aslında bunlar, insanlık düşmanıdırlar. Bunlar, aydınlıktan rahatsız olan yarasalardır. Temizlikten hoşlanmayan haşerelerdir.
200 yıla yakın süredir dünyaya nizam veren bu sahtekâr, yavuz hırsızlar, insanlığı sürükledikleri savaşları, katliamları, felaketleri, trajedileri, kaos ve krizleri örtbas etmek ve başarısızlıklarını insanların gözlerinden kaçırmak için insanlıktan ve nezaketten nasiplerini almayan bu değer yoksunu yaratıklar her fırsatta yüce değerlerimize saldırmaktadırlar. Değersiz oldukları için, mukaddesatın başka insanlar özellikle de Müslümanlar için ne anlama geldiğini anlamakta zorlanıyorlar. Ama anlayacaklar ve kesinlikle o kötü niyetleri kursaklarında kalacaklardır. “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (saff, 8)
Onlar ve onların destekçileri kesinlikle yaptıklarının faturasını ödeyeceklerdir Allah’ın izniyle. Bizler buradan ORTAK DEĞERLER PLATFORMU olarak, yapılan bu hadsizliği, bu aymazlığı ve bu alçaklığı lanetlerken, kutsal değer düşmanlarına, girdikleri bu yolun çıkmaz sokak olduğunu, bu gidişatın kendilerine hüsrandan başka bir şey kazandırmayacağını haykırmak istiyoruz. Sizden önce Ka’b b. Eşrefler, velid b. Yezidler sizin yaptığınız alçaklıkları işlediler ama sonra pişman oldular. Hüsrana uğradılar, rezili rüsva oldular ve kaybettiler. Allah’a, Rasulün’e, kitaplarına saldıranlar, kaybetmeye ve yok olmaya mahkûmdurlar. Yok olma telaşı ve endişesiyle başvurduğunuz bu çırpınışlar da sizin hüsranınızı arttırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Ayet-i Kerimenin ifadesi ile, “siz yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz.” (Al-i İmran, 12)
Bu coğrafyada yıllarca değerlerimiz uğruna mücadele eden ORTAK DEĞERLER PLATFORMU olarak buradan bütün Müslümanlara da şöyle seslenmek istiyoruz: Ey Allah’a Peygamberlere ve Onlara indirilen kitaplara iman ettiklerini söyleyen Müslümanlar! Müslüman Gençler! İmanınızın gereğini yapın, imanınıza, İslam’ınıza, Peygamberinize, kitabınıza sahip çıkın. Onların haber verdikleri hakikatleri anlayıp, öğretilerinin gereklerini yaşamaya gayret edin. “Eğer siz, hidayet üzere iseniz sapıtanlar size zarar veremezler.” (Maide, 105) diyor ve Sizi Allah’a emanet ediyoruz.