İdris ARAZ

İdris ARAZ

Herkes, birileri, hiç kimse (Sivil toplum üzerine 2)

19 Ağustos 2024 20:31 Boğaziçi Eğitim Derneği 366

Rivayet bu ya bir gün resmî bir kuruma yapılması gereken çok önemli bir iş havale edilmiş. Herkes, birilerinin bu işi yapacağını düşünmüş ama hiç kimse işi üstlenmemiş. Birileri bu duruma çok kızmış, çünkü iş herkesin işiymiş. Fakat herkes hiç kimsenin işi yapmama ihtimalini düşünememiş. Sonunda birilerinin yapabileceği bir işi, hiç kimse yapmadığı için herkes kurum müdürü tarafından disiplin kuruluna sevk edilmiş.

Bu kurmaca hikâyenin gerçek hâline eminim siz de pek çok devlet dairesinde şahit olmuşsunuzdur. Ne yazık ki bu acı durumu sıradan vatandaşlar olarak hiç arzulamasak da artık kanıksadık. Ancak işin daha da vahim tarafı günümüzde sivil toplum kurumlarının da ironik bir biçimde devlet kurumlarına benzemeye başlamaları. 

Farklı STK bünyelerinde çalışmalarımız oldu, pek çoğunun da faaliyetlerini yakından müşahede ettim. Üzülerek ifade edeyim ki pek çok yerde, pek çok STK’da iş yükü sadece birkaç fedakâr insanın omuzlarında. Bazı STK’larda yüzlerce, belki binlerce gönüllü olduğu hâlde elini taşın altına koyan, iş varsa ben de varım diyen insan sayısı bazen iki elin parmak sayısını geçmiyor.

Farklı STK yöneticileri ile bu konuda fikir teatisinde bulunduğumuz oluyor. Genellikle teşhis koyma noktasında sıkıntı yaşamıyoruz, ancak iş tedaviye, hal çaresine geldiğinde bocalıyoruz. Yine hafta içerisinde bu konuda kıymetli birkaç hocamızla değerlendirme yaparken konunun iki boyutu olduğunu ifade ettim: STK gönüllüleri boyutu ve STK yöneticileri boyutu.

Bir sivil toplum kurumunda yer alan her gönüllünün, yani herkesin kendisini bir muhasebeye tabi tutması gerekir. Hiç kimsenin ben olmasam da birileri bu işleri yapar zaten demeye hakkı olmasa gerek. Her gönüllünün okçular tepesindeki bir nefer gibi kendisine tevdi edilen görevi hakkıyla ifa etmesi gerekir. Aksi durumda siyerdeki acı tablo günümüzde farklı şekillerde tekerrür edebilir.

Yine STK çalışmalarında yanıldığımız diğer bir nokta da gönüllülük meselesi. Gönüllülük bir işi canım istediğinde yaparım, istemediğinde yapmam anlamına gelmemeli kesinlikle. Evet, bir işi kabul edip etmemek noktasında, başlangıçta gönüllülük aranabilir, ancak sivil toplum bünyesinde bir işi üzerimize aldığımızda artık gönüllülük yerini sorumluluğa, yükümlülüğe bırakır. 

Söz gelimi şahsımın da dâhil olduğu bazı arkadaşlarımızın telif ücreti almadan, gönüllü  olarak derneğimizin sitesinde makale yazıyor olması, bizlerde serbestiyete sebep olmamalı.

Yazıp yazmamak konusunda gönüllülük olabilir, fakat yazmaya karar verdikten sonra gönüllülük biter, sorumluluk başlar. Her yazar kendisine tevdi edilen günde artık okurları ile köşesinde buluşmak zorundadır. Bu sorumluluk duygusu STK bünyesinde en küçüğünden en büyüğüne yer aldığımız bütün görevler için geçerlidir.

Gelelim işin diğer boyutuna, STK yöneticileri yönüne. Büyük bir hastanede yüzlerce doktor, hemşire, hizmetli, teknisyen, herkesin bir arı kovanındaymışçasına harıl harıl çalıştığını görürsünüz. Müthiş bir koordinasyon… Bu durum kanaatimce çalışanlardan çok hastane yönetiminin başarısıdır. Emin olun, yönetim bir zafiyet gösterirse bu,  hastane işleyişine de akseder. 

Kanaatimce STK’lardaki en büyük sıkıntı, koordinasyon eksikliği. Birçoğunda yüzlerce gönüllü olmasına rağmen kimin ne yapacağı, hangi işle vazifeli olduğu tam olarak belli olmadığından bu durum sivil toplumu çoğu zaman yığınlara dönüştürüyor, oysaki sivil toplum; örgütlü, eşgüdümlü bir güç olduğunda anlam kazanır. Örgütsüz güç, güç değildir, sadece yığınlardan ibarettir.

Diğer bir durum da STK’ların bünyelerindeki bireyleri ilgi ve yeteneklerine göre istihdam edememe problemi. STK’lar çoğu zaman her gönüllüsünden aynı hizmeti beklemektedir. Oysaki her bireyin ilgisi, yeteneği, arzusu farklıdır. Yöneticilere düşen bunları keşfetmek ve uygun alanlarda hizmet vermelerini sağlamaktır. Osmanlı Mekteb-i Enderun’da şöyle bir slogan yer alır: Burada kuşlara yüzmek, balıklara uçmak öğretilmez. Bunun yerine kuşlara daha iyi uçabilme, balıklara daha iyi yüzebilme eğitimine odaklanmalı, hiçbir bireyimizin enerjisi, ilgili ve başarılı olmadığı bir alanda heba edilmemelidir.

Kurmaca bir hikâyeyle başladık madem, isterseniz konuyu bu hikâyede yer alan üç zamirle bağlayalım: Herkes işlerin yürütülmesini birilerinden beklememeli. Hiç kimse STK çalışmalarında görev almak istemezse yarın hesap gününde herkes bundan mesul olur, farz-ı kifaye misali. STK yöneticilerimize düşen ise hiç kimseyi, hiçbir ferdimizi ihmal etmeden herkesi ilgi ve yeteneklerine göre çalışmalara dâhil etmek ve birlerimizi koordinasyonla etkin bir güç hâline getirmektir.

 

Yorum Ekle

İlk Yorumlayan Siz Olun!

YAZARIN SON 5 YAZISI

Tüm Yazıları
Boğaziçi Eğitim Derneği

Boğaziği Eğitim Derneği Kurumsal Web sitesi.

Boğaziçi Eğitim Derneği

İstiklal Mah. Hamikoğlu Sok. No:16
44320 Battalgazi / Malatya

Dernek Yazılımı: Medya İnternet™ - Dernek Sitesi Kulga © Tüm Hakları Saklıdır.