Özgürlük kavramsal olarak tarihten günümüze kadar insanların her dönemde dillendirdiği bir kavramdır.Özgürlüğün değerini köleliğinin farkında olan insanlar daha iyi anlar.Her insanın damarında akan kana ihtiyacı olduğu kadar özgürlüğe de ihtiyacı vardır.Tarihte insanların birbirini tutsak edip,köleleştirmek için yaptıkları savaşlara bir çok örnekler verebiliriz ancak birbirlerini özgürleştirmek adına savaş verdiğini örneklendirmek oldukça zordur.Her ne şartta olursa olsun veya hangi çağda olursa olsun insanları baskı altında tutmak insan onuruna yakışmayan bir durumdur.Allah insanları ‘’bir tarağın dişleri gibi eşit yaratmıştır’’yaşamın her safhasında bu böyledir.Bu eşitlik insanların farklı kabiliyetlerde yaratılmasına karşın insan olarak yaratılışındaki eşitliktir.
Bu her insanın hangi çağda ve coğrafyada olursa olsun en tabi hakkıdır.Ancak tarihten günümüze kadar geçen süreçte bu hak insanların ellerinden alınmıştır.Despot yöneticiler sömürü düzenini devam ettirebilmek için insanları köleleştirmiş ve bunu yaparken de buna düşünsel bir kılıf uydurmuşlardır.Ve insanları kendilerine gönüllü olarak kulluğa çağırmışlardır.Tarih bunun örnekleriyle doludur.Çeşitli sahalarda özgürlük vaadiyle insanlar aldatılmış ve boyunduruk altına alınmıştır.Oysa Allah insanları özgür olarak yaratmış ve dünyaya göndermiştir.
Ancak tarihe şöyle bir baktığımızda insanların genelde bunu unuttuğunu görüyoruz.Yaşadıkları toplumun eğilimlerine ve anlayışına göre hareket edip akıllarını kullanmadan ve sorgulamaksızın bir teslimiyet gösteriyorlar.Buda insanı her anlamda köreltip köleliğin kapısını açıyor.Çoğunlukla bu girdaptan kurtulamıyor.Bu teslimiyetçi ve her söyleneni onaylayıcı anlayışı aşmak ilahi öğretiyi anlayıp bir çaba göstererek olur.
İnsanların önüne özgürlük adına konulan ideolojilerin ve düşüncelerin geneli insanları içinde yaşamış oldukları sistemin bir objesi haline getirmiş,sistemin içine hapsetmiştir.Bu ideolojiler ve düşünceler kavramsal olarak özgürlükten bahsetse de insanı kendi nefsine köle eder ve özgürlük yanlış bir tanımlamayla insanı yaratana değil de yaratılana bağımlı bir hayat sürmeye mahkum eder.Yaşadığı hayatta maruz kaldığı olumsuzlukları ve baskıları görmezden gelir memnuniyetle karşılar.Bu da onu görünmez zincirlerle tahakkümü altında yaşadığı sisteme bağımlı hale getirir.Tarih boyunca insanları tahakküm altına alan sistemler “köleliğinin farkında olmayan ancak halinden memnun kölelerin”sırtında var olagelmiştir.
Bu insanların belirli ezberleri vardır ve bu ezberlerinde içinde yaşadığı sisteme yönelik eleştiriler bulunmamakla beraber,yaşadığı ortamı muhafaza etme gibi bir sorumluluk bilincide geliştirmişlerdir.Ezberlerini bozan her türlü yaklaşımı da bozgunculuk olarak görüp,ihanetle suçlayan bir tavır sergilerler.Bu tavır kendisine ve yaşadığı toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiren iktidar sahiplerinin memnuniyetini artırır,köleliğe ram olmuş ruh halinin devamını sağlar.