Varlık ve Yokluk
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni...
Yunus Emre
İnsanoğlu varlık ile yokluk arasında sıkışmış bir ruh haliyle yaşar. Kimi insan varlık içerisinde yaşar kimi insansa yokluk. Varlık içinde olan insanın hayata bakış açısı ile yokluk içinde olan insanın hayata bakış açısı bir değildir. Varlığı yaşamının bir amacı haline getirmek, eşrefi mahlûkat olarak yaratılmış insanın insanlığına ne katar?
Yaşamı mal biriktirmek ile geçen bir insanın ruh ikliminde hangi insani değerler yeşerebilir? Kendi nefsini ve malını kutsamaktan başka. Geçmişte bu anlayış ile yaşayan insanlar olduğu gibi günümüzde de vardır ve bu ciddi bir kirlenmedir. Bu şekilde yaşayan insanlar kendilerinden sonraki nesillere hangi insani değerleri bırakabilirler?
Yaşadığımız çağda modernizmin en büyük dayatmalarından biri, kutsal piramiti, kapitalist sistem anlayışını insanlara enjekte etmek. Her ne pahasına olursa olsun bu anlayış bireyselliği öngörür, hayatın merkezine kendini koyar. Komşusundaki yokluğu ve fakirliği umursamaz.
Paylaşıma yanaşmayan bu anlayış malın çoğalmasını sağlayabilir ancak insani değeler bağlamında insanı fakirleştirir. Oysa olması gereken Allah’ın yeryüzüne dağıttığı nimetleri ihtiyacı olan insanlar ile paylaşmaktır. Bu nimetleri çeşitli yollarla mülk edinip, Karun’i bir anlayışla yığmamaktır. Zaten Allah’ın yeryüzüne yaydığı bu nimetlerin bazıları tarafından sömürülmesi diğer bir kesimi bu nimetlerden mahrum bırakmıştır.
Çağımızda birinci, ikinci ve üçüncü dünya ülkeleri ayrımının temelinde de bu anlayış vardır. Özellikle birinci dünya ülkeleri diye adlandırılan ülkeler ikinci ve üçüncü dünya ülkelerinin yer altı ve yer üstü kaynaklarının sömürülmesi sonucunda birçok alanda geri kalmıştır. Bu sömürge anlayışı dünya tarihinde birçok insanın öldüğü iki büyük paylaşım savaşına neden olmuştur.
Bu devletler bağlamında böyle olduğu gibi fertler bağlamında da böyledir. Her fert kazandığı malın hesabını vereceği şuuru ile hareket etmeli ve zor durumda olan insanlar ile paylaşmalıdır. Bu olmazsa hem devlet bağlamında hem de fert bağlamında fitneye zemin hazırlar. Onun için kazandığımız mallar bizim değil, Allah’ın bize verdiği emanetlerdir.
Paylaşmak insani bir eylemdir. Kazandığımız mallarda yokluk içinde kıvranan insanlarında hakkı vardır ve o mal onlarındır. Onlara verilmelidir. Paylaşım yapılmayan mal kirlidir, ihtiyaç sahiplerine verilerek temizlenmesi gerekir. Kazanılan mal hayatını sürdürmek için bir araçtır amaç değil. İnsanın dünyadaki hedefi Allah’a kul olmak, insani kimlik ve kişiliğini korumak, insan kalabilmek olmalıdır.
Unutmayalım mülk Allah’ındır. Allah insanlara fakirliği dayatmamıştır. Zenginler fakirleri gözetir mallarından onların hakkını verirse mazlumlarda yokluktan kurtulur ve onlarda zulme bulaşmamış olur. Var olma savaşımız mal yığma savaşı olmamalı, insanlığımızı muhafaza etme savaşı olmalıdır.
Ne mutlu Allah’a kul olup, insan kalabilene!