Ramazan KAYAN
Yalnızlık Allah'a mahsustur
Yalnızlık Allah'a mahsustur
Yeni zamanların, yeni yanılgılarından biride seçilmiş yalnızlıklar olsa gerek… Yalnızlıkların insan ruhunu nasıl yaraladığının yeterince farkında değiliz galiba…
İnsan fıtratına aykırı olan yalnızlık aynı zamanda sosyal bir varlık olan insana kurulan bir tuzaktır… İnsanlardan uzak durmak ve zamanla insanlara yabancılaşmak tuzağı…
Korkum o ki; yalnızlığı seçen, süreç içinde kendinden de uzaklaşır ve kendine yabancılaşır…
Dolayısıyla sorulardan, sorunlardan ve sorumluluklardan kaçmak için seçilen yalnızlık ciddi bir sıkıntı olarak sosyal bünyemizi sarsıyor…
Bireyselleşmenin ve bencilleşmenin körüklediği dünyada yalnızlık da kronikleşmeye başladı…
Bencilliğin, kendine güvensizliğin, acizliğin pik yaptığı günlerden geçiyoruz… İçine düştüğümüz bu yalnızlık toplumsal dokuyu çürütüyor…
Kaçınılmaz bir gerçek; yalnız kalınca yutulursun... Sistem, piyasa, koşullar, arzular yutar mı yutar… Yalnızlıkta kendimize gelmeyi hedeflerken yalnızlıkta kaybolacağımızı hesaba katmıyoruz…
Yalnızlığa övgü düzenler, özgürleşmeyi yalnızlaşmada arayanların özlerinden ve özneliklerinden nasıl koptuklarını ibretle izliyoruz…
Yalnızlığa davetiye çıkaranlar, ruhlarına vurdukları darbenin farkında değiller…
Yalnızlıkta maharet, marifet, keramet ve hikmet arayanlar yanılıyorlar… Çileli de olsa, acıda verse bereket birlikteliktedir…
Kendimizi yalnızlığa ikna ettik diyelim, peki yalnızlığın ıstırabını nasıl dindireceğiz?
Seçilmiş yalnızlık bir arayış olsa anlaşılır bir durum… Bir kaçış ve kopuş olunca kaygı veriyor…
Kabuğunu kıramayan, kendini aşamayan, hayatı ne kadar anlayabilir?
Yalnızlık tercihi bir tepki midir? Bir takıntı mıdır? Bir teselli arayışı mıdır? Sığınılacak bir liman mıdır? Psikolojik bir durum mudur?
İyi analiz etmek gerekiyor… Sıkça duyarız…
“Yalnız olmak istiyorum.”
“Birine hesap vermek zorunda değilim.”
“Hayatımla ilgili kararları kendi başıma ben alırım.”
“Kendi başıma ayakta kalmak istiyorum…” vb.
Gerçekten insanı yalnızlığa iten nedenler nelerdir?
Vefasızlık mı? Önemsenmemek mi? Anlaşılmamak mı? Hatırlanmamak mı? Fark edilmemek mi? Dışlanmışlık duygusu mu?
Bir yerlere mesaj vermek midir?
Dahası gittikçe birçok insan kendisini daha yalnız hissediyor… Yalnızlaşma rüzgârı güçlü esiyor… Tek kişilik yaşamlar yaygınlaşıyor… Başkasına yer yok… Tahammül yok… Ne hesap verirler ne de başkasını hesaba katarlar… Yalnızlar ordusu büyüyor… Yığınlar içinde yalnızlar artıyor…
Sığlığın, sıradanlığın, sessizliğin seyrüseferinde “Ben kendime yeterim.” modunda…
Daha egoist, daha pragmatist, daha oportünist…
Bireysel ütopyalarda tatlı rüyalara yatmış…
Tüm çaba, çırpınış sadece kendi mutluluğu için… Öteki diye bir derdi yok… Başkası için yaşama erdeminden mahrum, çünkü yalnızlığa mahkûm…
Hayata sadece kendi penceresinde bakıyor… At gözlüğü ile yaşananları gözlüyor…
Bu çözülmeye ve çürümeye bir çözüm bulamazsak geleceğimiz tehlike altında…
İyice yalnızlaşıyoruz, çok acı…
Yalnızlık bizim tercihimiz olamaz çünkü biz kardeşiz…
Biz birlikteliğin cefasını, yalnızlığın sefasına tercih edenleriz…
Hz. Zekeriyya (as)’nın duasını sürekli tekrar ederiz:
“Rabbim! Beni yalnız bırakma.” (Enbiya, 89)
İlahi uyarıyı ilke edindik…
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanmayın.” (Al-i İmran, 103)
“Ey iman edenler, hepiniz topluca ‘barış ve güvenliğe (silm’e, İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin.” (Bakara, 208)
Hz. Muhammed (sav)’in kendisine vahiy gelmeye başladıktan sonra bir daha Hira’ya gitmediğini biliyoruz…
Bizi yalnızlaştırmak isteyenlere prim veremeyiz… Varlığımızı riske atamayız…
Unutmayalım ki, yalnızlık Allah’a mahsustur…