Kaç gündür ülkemizde kaybolan ve kendisinden haber alınamayan sekiz yaşlarında küçük Narin’den gelecek bir habere kilitlenmişken gelen acı haber ile Narin’in cansız bedenine ulaşıldığını öğrendik. Öldürülüp cesedi bir çuvala konulan, bir dere kenarına gömülen, üzerine koca koca taşlar konularak kaybedilmeye çalışılan bir beden. Acaba o tatlı ve masum Narin bunları hak edecek hangi suçu işlemişti?
Bu katledilen tek çocuk değildi. Leyla, Ufuk, Eylül ve daha niceleri. Neydi bu çocukların suçları?
Bu haberin şokunu atamadan insanın kanını donduran, daha vahim ve insanı, insanlığından utandıran Sıla bebeğin haberi geldi. Sıla bebek iki yaşında cinsel istismara uğramış, şiddete maruz kalmış ve yoğun bakıma düşmüş.
Bu haberler, ne ilk haberler ne de son haberler. Ne yazık ki yaşadıkça böyle haberler istemezsek de karşımıza çıkmaya devam edecektir.
İsra Suresi 70. ayetine baktığımızda “İnsan eşrefi mahlukat.” olarak yaratılmıştır. Yani yaratılmışların en şereflisi. Yine Tin Suresi 4. ayetinde “Gerçekten insanı en güzel şekilde yarattık.” diye belirtiyor yüce Yaratan. Eşrefi mahlûkat olan ve en güzel yaratılışla yaratılan insan nasıl oluyor da böyle kan donduran olaylara neden olabilmektedir?
Allahu Teala insanı en güzel şekilde yaratırken vicdan, merhamet ve akılla donatıyor. Her insan bunlarla yaratılarak yeryüzünde hayata gözlerini açıyor. İnsanın aklına hemen şu soru geliyor? Bu suçları işleyen insanların vicdanı, merhameti nereye kaçıyor?
Haram işlemek insani bir vasıftır. Ama yukarıda anlatılanlar, haram işlemekten daha ötedir. Çünkü bu işlenen olaylar normal insanın işleyeceği bir durum değildir. İçki içen, zina eden ya da kumar oynayan insan, Allah’ın çizdiği sınırları aşan ve kendisine zarar veren insandır. Tövbe ederse affedilir, tövbe etmezse cezaya uğrayacaktır. Ama Narin’e ya da Sıla’ya ya da diğer çocuklara uzanan eller öyle mi? Hayır. Tabi ki hayır asla aynı değil. Çünkü burada uzanan el sadece elin sahibini değil, masum ve zavallı olan insanlara zarar vermektedir. Daha hayatın başında, hayata umutla bakan ve hiçbir suçu olmayan masum bedenlere kıyıla biliniyor.
Allah’ın en güzel şekilde yarattığı insan, nasıl olurda böyle zalim olabiliyor?
Tin suresinin 4. ayetinde “İnsanın en güzel şekilde yaratıldı.” anlatıldıktan sonra 5. ayette “Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” diye belirtiliyor. En güzel şekilde yaratılma ve aşağıların aşağısına dönme. İşte burada insanın iradesi devreye giriyor. En güzel şekilde yaratılan insan güzel olmayı istemezse, çirkinleşecek ve bu çirkinleşme aşağılıkların aşağısına dönmeye kadar varacaktır.
“Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.” (Furkan 43-44) İlahi vahiy bu olaylara neden olan durumu açıklıyor: Nefsini, arzu ve isteklerini ilah edinmek; en güzel şekilde yaratılan insan nefsini ilahlaştırınca derece olarak öyle aşağılaşıyor ki hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşüyor.
Normalde aile bireyleri evlatlarına sahip çıkmaya, onları korumaya çalışırken ne yazık ki bu aile, el birliğiyle olayı örtbas etmeye, katili korumaya çalışıyor görünmektedir. Ama ne kadar çabalasalar çabalasınlar bu olay asla ve asla örtbas edilemeyecek. Çünkü insanı yaratan Allah, aynı zamanda onu sahiplenmektedir: “Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda.” (Tekvir 8-9)
Narin’e de neden öldürüldüğü, kimin öldürdüğü elbet sorulacak. Ama önemli olan bu dünyada böyle masum bedenlere dokunulmasının önüne geçmektir. İnsan olarak yaratılanların, insan olarak kalabilmelerini sağlayabilmektir. Ahseni tekvinin, esfelefissafiline dönmesini engellemektir.
Bu canavarlaşmayı engellemenin önüne geçmek için buna neden olan temel nedenin önüne geçmek gerekmektedir. Temel neden neydi: Nefsini ilahlaştırmak. Çözüm: Nefsini terbiye etmek. “Nefsini maddi ve manevi kirlerden temizleyen kesinlikle kurtuluşa erecektir.” (Şems Suresi 9) “İman edip, dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlara kesintisiz ödül vardır.” (Tin Suresi 6) Allahu Teala en güzel şekilde yarattığı insanın en güzel şekilde kalabilmesinin çözümünü de bize belirtmiş. İman etmek, salih amel işlemek, nefsini terbiye etmek. Nefsini ve arzularını değil, Allah’ı Rab ve ilah edinmek.
Allahu Teala, hem bu dünya için çözüm sunuyor, hem de ahirette hesabı sormayı kendi üzerine alıyor. Ama bu işin çözümü için bize düşen nedir? Bu konuda devletin üzerine düşen sorumluluk nedir?
Bizlere düşen sorumluluk, Müslüman olsun ya da olmasın bütün insanların canlarının, mallarının, akıllarının, namuslarının ve inançlarının Allahu Teala tarafından dokunulmazlığının garanti altına alındığının ve dokunulamaz olduğunun bilincinin bütün insanlara öğretilmesidir. Şu ilahi uyarının bütün yüreklere işlenmesi gerekmektedir: “ Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir. Kimde bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide 32)
Bu konuda devlete düşen adaleti sağlamaktır. Adalet öyle işlemelidir ki, bir suçu işleyecek olan kişi, o suçu işlemeden önce başına gelecekleri düşünüp aklından bile o suçu işlemeyi geçirmemelidir. Ceza caydırıcı değilse, cezalandırmanın bir anlamı kalmıyor. Bugün yaşadığımız durum, bize bunu en iyi şekilde göstermektedir.
Adalet ancak, Adil olan Allah’ın hükümleriyle sağlanabilecektir.