Zekeriya Şengöz: HAMAS, mücadelesi ve direnişiyle hiçbir İslami Hareketin hiçbir bahanenin ardına sığınamayacağını bize gösterdi

26 Ekim 2024 11:30 Boğaziçi Eğitim Derneği 164

Aksa Tufanı'nı diğer operasyonlardan ayıran yönler nelerdir? Aksa Tufanı İslami hareketlerin düşünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkileyecek? Aksa Tufanı sonrası gerek Filistin'de gerekse bölge ülkelerindeki mevcut statüko aynı şekilde devam edebilir mi? İslam Düşüncesi sitesi olarak daha bir çok soruyu, "Aksa Tufanı" dosyasında İnsan ve Değer Hareketi Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Şengöz'e sorduk. 

1. Aksa Tufanı hamlesine nasıl bir anlam yüklüyorsunuz? Bu süreci önceki operasyonlardan, kıyam hareketlerinden ve maruz kalınan katliamlardan farklı kılan yönler nelerdir?

Tarihte bazı olaylar vardır ki milat olarak adlandırılır. Bütün dünyayı bir şekilde etkisi altına alan, önemli değişimlere ve farkındalıklara yol açan Filistin’deki gelişmeler yaşanan tarihi çerçeve içerisinde bir sıçrama yapmış ve dünyadaki alışılagelmiş gidişatı etkilemiştir. Bu anlamda HAMAS’ın başlattığı ve Aksa Tufanı olarak isimlendirdiği bu operasyon bir milattır.

Aksa Tufanını, ümmetin onurunu kurtarmak için şehadete koşan yiğitlerin destansı direnişi olarak anlıyorum. Ayet ile sabit olan, Allah’ın mübarek bir belde olarak belirttiği esaret altındaki beldenin özgürleşmesi için şehadet aşığı gençlerin mücadelesidir Aksa Tufanı.    

Aksa Tufanını değerlendirirken ve bir anlam yüklerken olayı iki boyutuyla ele almak gerektiğine inanıyorum. Bütün insanlar için nasıl bir etki oluşturduğuna ve özellikle İslam âleminde nasıl bir etki bıraktığına bakmak gerekmektedir.

Aksa Tufanı ve sonrasında yaşanan gelişmeler, dünyanın vicdanını harekete geçiren çarpıcı ve sarsıcı olaylarla dolu. Sekülerleşen ve kapitalistleşen insanların bu olay ile tekrar vicdanlarının seslerine kulak verebildikleri görüldü, insanlık bir nevi fıtratına döndü. Zulme uğrayan, bombalanan masum insanların parçalanmış, yakılmış bedenlerini gören insanlarda bir vicdan isyanı başladı. Sadece Müslümanlar değil, batılı devletlerde de Filistinlilere yapılan zulme dur diyen insanlar meydanlardaydı. Hatta onların yükselen sesi Müslümanların seslerinden daha gürdü.

Aksa Tufanı olayıyla gençlerin iktidar sahiplerinden daha cesur adımlar atabildiklerini bir daha gördük. Dünya çapında bir gençlik hareketine dönen protestoları izledik. Bir değişim olacaksa bunun gençlerin elleriyle olacağına şahit olduk.

Adalet arayışının sadece Müslümanlara ait olmadığını, insani temelleri olduğunu gördük. İsrail’i, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne şikâyet eden ve yargılanmasına sebep olan ülke Güney Afrika Cumhuriyeti oldu. Güney Afrika Cumhuriyeti dünyada Müslüman sayısının en az olduğu ülkelerden birisi olmasına rağmen insani bir adım atarak Aksa Tufanı olayının ve sonrasında yaşanan katliamların dünya kamuoyunda daha iyi tanınmasını sağladı.

Aksa Tufanı, İslami Hareketlere tekrar bir umut ışığı yaktı; bir dava adamı nasıl yetiştirilir biz onu Gazze’de gördük, Gazze bizler için bir mektep oldu.

Bir de ‘mihenk taşı’; Aksa Tufanı, bize insan kalitesini gösteren bir mihenk oldu. Katliamları seyrederken hâlâ katliama sessiz kalan ya da hâlâ katliama açık destek veren, malları boykot eden ve etmeyen, edemeyen insanları gördük. Boykotun aslında bir “şahsiyet meselesi” olduğunu fark ettik.

Aksa Tufanı bir yönüyle Nuh Tufanına da benziyor. Nuh’un (as) gemisine binenler; inancı, adaleti, insanlığı, vicdanı kuşanıp Özgür Filistin’e destek olurken, hak-hukuk tanımayanlar ise İsrail’in yaptıklarına adeta göz yumarak, kulaklarını tıkayarak dalgalara karşı dağlara sığınanlar Nuh’un gemisine binmeyenlerden oldular.

Aksa Tufanı, İslam âlemi olarak tanımladığımız bu dünyanın adıyla müsemma olmadığını, ‘etkisiz eleman’ dan ibaret olduğunu gösterdi bize. Var olduğuna inanmak istediğimiz ama gerçekte olmayan bir âlemmiş İslam âlemi! Sayıca çok ama çer çöp misali! Konuşmaktan, bir adım atmaktan korkan, şahsiyetini ve heybetini kaybetmiş, sinmiş veya sindirilmiş, insani melekelerini kaybetmiş, Gazze’nin, insanlığın çığlığına sağır kesilmiş yaşayan ölülerden başkası değil bu âlem! İslam âlemi değil, başka bir âlem!..

            Aksa Tufanı bize “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir.” düsturunu boşa çıkarttığımızı da gösterdi. Artık ortada bir vücut yok ki organlar birbirlerinin dertleriyle dertlensinler. Müslümanlar, adeta tek hücreli canlılara ya da basit organizmalara dönüşerek yaşamlarını devam ettirmektedirler.

Aksa Tufanı kıyamı çok iyi planlanmış, hazırlıkları tam olarak yapılmış, büyük bir titizlik ve gizlilikle yürütülmüş, HAMAS’ın kendi iradesi ile gerçekleştirdiği bir kıyamdır. Özellikle hazırlık çalışmaları peygamberin iş yapmadaki metodunu uyguladıklarını göstermektedir.

Aksa Tufanı kıyamı, bir mücadelenin en güzel şekilde nasıl yapılması gerektiğini bütün dünyaya gösterdi. Operasyon, mazlumların yüreğine su serpti, umutlandırdı, heyecanlandırdı, üzerimizdeki ölü toprağını, ağırlığı adeta kaldırdı. Özellikle esir takası olayında ve savaşçıların ve halkın 7’den 70’e yılmadan, pes etmeden, teslim olmadan, beyaz bayrak çekmeden direnmeleri ve direnişe destek olmaları bütün dünyanın dikkatlerini üzerlerine çekmelerine neden oldu. Ve yıllardır hortlatılmaya çalışılan İslamofobiye vurulan bir tokat da oldu bu mücadele… Öyle ki insanlar artık Filistinlilerin şahsında İslam’ı merak etmeye başladılar.

Yaşanan katliamlar, Batı’nın dillerine pelesenk ettikleri insan hakları, demokrasi, özgürlük maskeleri ile gizledikleri gerçek kimliklerini, gerçek yüzlerini daha bir aleni olarak ortaya çıkardı. Yine yaşanan katliamlar batılı ülkelerin ve özellikle İsrail için, kendileri dışındaki insanların hayatlarının hiçbir kıymetinin olmadığını gösterdi. Yaşanan bu katliamları diğer katliamlardan farklı kılan taraf katliam için bir kılıf bulma ihtiyacı duymamalarıdır. Hastane, okul, cami, kadın, bebek, yaşlı fark etmeden, hedef gözetmeden tonlarca bombayı çok rahat bir şekilde patlatabiliyor ve bu olay katliamcıların kırmızı çizgilerinin olmadığını apaçık göstermektedir.                 

2. Aksa Tufanı üzerinden bir yıl geçti. İlk dönem yapılan değerlendirmeler ve şu an yapılan yorumlar arasında hangi benzerlik, farklılık ya da tutarsızlıklar var? Yaşanılan bir yıllık süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir olayla karşılaştığında ilk etapta çok büyük bir tepki ortaya koyan insanoğlunun, zamanla bu tepkisinin azalmakta olduğunu ve süreç içerisinde de duruma alışarak tepkisiz kalmakta olduğunu görürüz. Aksa Tufanı olayı da ne yazık ki aynı akıbete uğramaktadır. Tufan bir yılını doldurdu. Şükürler olsun ki, kardeşlerimiz HAMAS ve Gazze’de mücadele noktasında geri adım atmadılar. Onlar ne olursa olsun hedeflerine ulaşmak için mücadeleye yılmadan devam etmektedirler. Onlardaki samimiyet, azim ve kararlılık ilk günkü gibi artarak devam etmektedir.

Katil İsrail ve yandaşlarında da bir değişiklik yok. Onlar da katliamlarına son hız devam etmektedirler. Hatta kendi üzerlerindeki baskıyı azaltmak için yeni bir cephe açarak kendilerine meşru bir mücadele alanı açtıklarını dünyaya göstermenin çabası içindeler. Lübnan’da Hizbullah’a ve sivil halka saldırarak dikkatleri mazlum Gazze’den başka bir yöne çekmekteler.

Hizbullah ile savaşında algı operasyonları yaparak da dünyadaki tepkileri en aza indirmekteler. Hizbullah’a karşı öyle bir hamle yaptılar ki, ilkin iletişim sistemlerini çökerttiler ardından bütün komuta kademesini yok ettiler. Bir efsane olan Hizbullah liderini eliyle koymuş gibi bir suikastla öldürdü. Ve terör şebekesi İsrail bu operasyonlarla mesajlarını net olarak veriyordu; biz, düşmanlarımızı istediğimiz zaman istediğimiz yerde vurabiliriz!

Şu an iki cephede iki katliam var: Lübnan ve Gazze de.

Gözler Lübnan’da ve işgalci İsrail Lübnan’da da durdurulamazsa Lübnan, ikinci bir Gazze olabilir… Gazze’de hâlâ katliam da ve mücadele de devam etmektedir; Gazze de dünyanın vicdanı, tahammülü, samimiyeti, seyri, felsefesi test ediliyor; 21. yüzyılın miladı bu; insanlığın Gazze de sınıfta kalıp kalmadığının en önemli turnusol kağıdı olacak. 

Başta çok gür çıkan sesler zamanla azalmaya başlasa da İslam ülkelerinin halklarında bir yıllık bu süreçte az da olsa güzel çalışmalar yapıldı. Yüreğimiz yangı yeri Gazze de ve çok istememize rağmen ne yazık ki Aksa Tufanı olayını sürekli gündemimizde tutamadık. Aslında olması gereken, eylemlerle hem halkı bilinçlendirmek hem de Gazze’nin yanında olduğumuzu gösterip bir baskı oluşturabilmekti. Ama bu konuda doğrusu başarılı olamadık. Eylemlerimiz gittikçe sönükleşmeye başladı. Bu nedenle katillerin daha da güçlü hamleler yapmasında ümmetin ve topyekûn insanlığın ve hepimizin duyarsızlığı buna yüzde bir ölçekte bile sebep olmuşsa kendimizi nasıl affedebiliriz?

Bir yılın sonunda şunun farkına tekrar varmış olduk: Müslümanlar olarak tekrar meydanlara inmeden, meydanları titretmeden bir hareket başarıya ulaşamaz. Meydanları doldurabilmek için, alanlara gelmelerini çok istediğimiz, bizlerle omuz omuza verecek yüreklere dokunmak gerekmektedir. Çünkü dokunmadığımız yüreklerle aynı saflarda buluşamıyoruz.          

3. İslami bir hareket olan HAMAS öncülüğünde gelişen Aksa Tufanı, İslamcılık tartışmalarını ve İslami Hareketlerin düşünsel ve kurumsal yapılanmasını nasıl etkiledi/etkileyecek?

Aksa Tufanı, İslami Hareketlerin tekrar silkinip üzerlerindeki ölü toprağını atmaları için büyük bir mesaj oldu. Ülkemizde ve diğer coğrafyalarda İslami hareketlerin çıkmaza girdikleri ve türlü bahanelerin arkasına sığındıkları bu dönemde hiçbir bahanenin geçerli olmadığını bize gösterdi.  

Bugün eğitim için zaman yok, mekân, imkân yok diyenlerin ve eğitimle ilgili yapılması gerekenleri öteleyen, isteksiz görünen, tembellik gösteren veya hiç eğitimle ilgili sorumluluk hissetmeyenlerin bütün mazeretlerini “Aksa Tufanı” boşa çıkartmıştır. Yine ‘gençler bize gelmiyor, gençler oyun ve eğlenceden başka bir şey istemiyor, bizim anlattıklarımız gençlerin ilgi alanlarına girmiyor’ gibi iddiaları HAMAS’ın genç yiğitleri ve Gazze halkı boşa çıkarttı. 

HAMAS, bugün Gazze'de adeta bütün İslam âlemine bir model sunmaktadır. Uygulanan yaptırımlara rağmen, ablukaya rağmen, çok güçlü ordu ve istihbaratlarına karşı aylarca mücadele verebilmektedirler. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen, onlara daraltılmalarına aldırış etmeden, yer altında, yer üstünde, tünellerde mücadelelerini verebilmektedirler.

Allah Rasulü’nün ashabına sürekli umut verdiği gibi bu kardeşlerimiz de de bir umutsuzluk ya da bıkkınlık asla görmedik. Bir şehit verdiklerinde hemen diğeri sıra benim diyerek adeta bir düğüne gider gibi mücadeledeki yerlerini hemen almaktadırlar.

Bu olaylar bizim HAMAS’ı bir model olarak incelememiz gerektiğini göstermektedir. HAMAS bunu nasıl başardı?

Belli ki, çok iyi bir İslami eğitim sistemi ortaya koyarak başardı. Mescit eksenli bir eğitim modeli ve yetiştirdiği gençleri, çocukları çok iyi kuşatarak bunu sağladı. Önce eğitim, sonra mücadele ilkesiyle başarılı bir yapılanma gerçekleştirdi.

HAMAS, mücadelesi ve direnişiyle hiçbir İslami Hareketin hiçbir bahanenin ardına sığınamayacağını bize gösterdi.

4. Aksa Tufanı sonrası gerek Filistin'de gerekse bölge ülkelerindeki mevcut statüko aynı şekilde devam edebilir mi? Bangladeş'te seküler diktatörün devrilme sürecinde Aksa Tufanı'nın etkisi olmuş mudur? Benzer sonuçların yarım kalmış Arap devrimlerinde tekrarlanma olasılığı hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Dünya’da yaşanan her olay, mutlaka bütün insanları etkilemektedir. Bu nedenle yaşanan Aksa Tufanı da hem Filistin’de hem de diğer ülkelerdeki insanları etkileyecektir ve biz bunun sayısız örneklerini görüyoruz.

Bangladeş’teki olayları etkilemiş midir? Bu konuda elimizde bir veri olmasa da mutlaka dolaylı bir etkisi vardır. Çünkü Bangladeş halkına ve özellikle de Müslümanlara diktatör Hasina yıllardır baskı uyguluyordu ve halk ayaklanmak için bir kıvılcıma bakıyordu. Yaşanan adaletsizliklere ve zulme karşı ‘artık yeter’ dercesine meydanlara döküldüler. Filistinliler de işgalci, zalim, katlimcı terör devletine karşı Aksa Tufanını başlattı. Neticede iki olayında çıkış noktası özgürlük içindir.

Bu olaylar Filistin’de ve diğer ülkelerdeki statükoyu devirir mi ya da yarım kalmış Arap devrimlerinin tamamlanmasının önünü açar mı? Bu hareketlerin başarısına bağlıdır. Hareket başarılı oldu mu bu olay başka tufanlara neden olacaktır. Bunu bilen batılı güçler bu nedenden dolayı da bu hareketlerin, kalkışmaların başarıya ulaşmasını istemiyorlar. Çünkü Batı iyi rol model olacak yapılar istemiyor. Ve neye mal olursa olsun onu daha fazla büyümeden, gelişmeden boğmak istiyorlar. Biz bunu Mısır’da gördük. Muhammed Mursi hangi suçundan dolayı zindanlara, demir kafeslere kondu, hangi suçundan? Hiçbir suçu yoktu. Tek suçu İhvan gibi bir yapının cumhurbaşkanı olmasıydı. Ama binlerce insanın hayatına mal olacak bir darbeyle devirdiler. Raşid Gannuşi’nin suçu neydi? Müslüman bir hareket adamı olması ve halkın teveccühünü kazanan bir lider olmasıydı. Suçu kimliği ve şu an hapiste. Bu nedenle Batı kendisine alternatif olacak, halkın teveccühünü kazanmış, istikameti doğru ve kararlı mücadele veren yapıların güçlenmesine izin vermemek için kundaktaki bebeğin katledilmesine bile aldırmaz. Bu konuda Müslümanlar mutlaka uyanık olmalılar ve hareketlerinde sağlam adım atmalıdırlar.

Dikkat edersek Filistin gibi bir avuç bir toprak parçasında bile Gazze ve Batı Şeria diye ikiye bölüp biriyle savaşmakta diğeri de sıranın kendisine gelmesini beklemektedir!    

5. İİT, Arap Birliği gibi örgütlerin konumu ne olacak? Meşruiyetleri ve güvenirlikleri uzunca bir süredir yüksek sesle sorgulanan ve iflas ettiği söylenen uluslararası düzen yerine nasıl bir yeni dünya düzeni kurulacak? Büyük savaşların galipleri tarafından kurulan dünya düzenin sonuna geldik mi?

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Aksa Tufanı olayında da üzülerek söylüyorum ki bizi yanıltmadı. Her zaman ki gibi yine etkisiz kaldılar. Bu iki teşkilatı, kimlerin ne amaçla kurdukları sorgulanmalıdır. Elliyi aşkın üyesi olan bir İslam İşbirliği Teşkilatı bugüne kadar Müslümanların hangi derdine derman oldu ki bugün Aksa Tufanı olayıyla katliama uğrayan Müslümanların derdine çare olsunlar!

Bazen şunu düşünmüyor değiliz, bu teşkilat aslında Müslümanların dünya kamuoyunda elini kolunu bağlayan bir yapı haline gelmişlerdir. Çünkü Müslümanların başına bir olay geldiğinde toplanan ve asla bir çözüm üretemeyen bir teşkilattır. Dünya ülkeleri bu toplantılara bakarak, Müslümanlar kendileri bir konuda karar alamadıklarına göre, bizlerin yaptıklarını hak ediyorlardır diye rahatlardır diye düşünüyor olmalılar. Hiç kimse İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan nasıl bir karar çıkacağını merak ediyor mu? Hayır! Çünkü asla bir karar çıkmaz. Bu nedenle güvenilir değiller. Çünkü bu birliği ve teşkilatı oluşturan ülkelerin neredeyse tamamı kendi başlarına irade ortaya koyan bağımsız, bağlantısız değiller; İsrail ve ABD işbirlikçisi ve kendi gölgelerinden korkan piyonlardır.

Bugün BM, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi bütün kurullar iflas etmiştir. Hiçbir insani kural tanımayan, bebeklerin, çocukların üzerine bile binlerce ton bombalar atılırken, hastaneler, camiler bombalanırken ses çıkarmayan bu yapılar çözüm üretemedikleri için artık halklar kendi haklarını kendileri arayacaklardır. Bu da daha büyük kaoslara neden olacaktır. Güçlü olan ülkeler mazlum halkları ezmeye ve sömürmeye devam edeceklerdir. Mazlum halklar da güçlü ülkelere karşı bileneceklerdir. İki grup da zarar görecektir.

Bu düzen değişmeli, ama nasıl? Bunun için iyi bir mücadele etmek gerekmektedir. Bu iş Müslümanların eliyle gerçekleşecektir Allah’ın izniyle. Çünkü bu günkü düzeni kuranlar Müslüman ülkeleri yok sayarak BM’yi, AB’yi kurdular.

Var olan sistemdeki daimi ülkelere bakıldığında danışıklı döğüş yaptıkları artık gözlerden kaçmıyor. Ve ne hikmetse hiçbir zaman Müslümanların lehine bir karar da çıkmıyor. Onlar dünyayı kendi mülkleri gibi görüp istedikleri şekilde at koşturmaktadırlar.

Şuna inanıyoruz ki bu zulüm ebedi olamaz. Bu konuda yeni bir dünya düzeni gerekmektedir. Bunun için öncelikle İslam ülkelerinin kendi aralarındaki meseleleri çözüp tek güç halinde birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Gazze, Lübnan bunun açık örneği değil mi? ABD’yi ve Avrupa’yı arkasına alan taşeron terör devleti İsrail’in bir gün bizlerin de kapımızı çalmayacağından emin miyiz? Bu birliği sağlamaya mecburuz. Bu sağlanınca ancak yaşanan haksızlıklara karşı dur diyebiliriz. Bunu gerçekleştirecek olanda İslami Hareketlerdir. İslami Hareketler, ülkelerini İslami bir yönetime dönüştürmek için kesintisiz mücadele etmeliler. Çünkü dünyanın Müslümanlara ihtiyacı var.

Aksa Tufanı, yeni dünya düzeninin değer merkezli değil de maddi çıkarlar üzerine kurulduğunu tekrar gözler üzerine serdi. Özellikle İsrail’e destek verenlerin maddi kayıp yaşamaktan korkarak desteklediklerini gördük. Elon Mask’ın ve benzeri şahsiyetlerin veya kurumların bu süreçte yaptığı açıklamalar takip edildiğinde bu çok net görülecektir. Güçlü ülkeler herkesin kendilerine destek vermek zorunda olduklarını, desteklemeyenlere ise hayat hakkı tanımayacaklarını tekrar tekrar gösterdiler. Artık öyle bir dönem ki, güçlü devletler kimi isterlerse terör listelerine alabilmektedirler. Ve öyle bir durum ki, ülkelerinin özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele edenlere terörist gözüyle bakılmakta!

 

6. Alim, aydın, akademisyenler, kanaat önderleri, STK'lar İslam dünyasında, Batı'da ve diğer bölgelerde Siyonist soykırımı karşısında nasıl bir tavır ortaya koymuşlardır, gerekli performansı göstermişler midir?

             Her ne kadar çıkan sesler çok güçlü olmasa da geçmişe nazaran biraz daha net sesler çıkmaya başladığını görüyoruz. Dünyanın her tarafında sporda, sanatta, üniversitede, akademide, aydınlardan âlimine kadar her kesimden yükselen sesler var. Belki bir değişime neden olacak kadar olmazsa da geçmişin tepkisizliğine ya da vurdumduymazlığına göre olay biraz daha sahiplenildi. Belki çok büyük katliam olduğundan dolayı denilebilir ama neticede her bölgeden itiraz sesleri gelmeye başladı. Kötülüğü elleri ile değiştiremezlerse de dilleri ile değiştirmeye çalışan insanların sayısı artmıştır. Gerçekleştirilen protestolar Küresel İntifada’ya dönüştü. Batı’daki üniversitelerde yapılan protestolar İslam ülkelerini utandıracak, baş eğdirecek ölçüdeydi. Bundan korkan Batı, üniversitelerdeki bu protestolara müdahale ederek bastırmaya çalıştı. Bunun yanında bazı satılık kalemler, ABD ve İsrail eksenli beyinler de zuhur etti. HAMAS’ı eleştiren, onu terör örgütü olarak gören, İsrail’i destekleyen nevzuhur kişiler…

7. Yaşadığı anlam bunalımını teknolojik ilerleme ile kapatmaya çalışan, fütüristik bir gelecek kurgusuna, dijital dünya ve yeni sekülerleşme dalgasını basamak kılan küresel hegemonya karşısında Aksa Tufanı dünya halkları için farklı seçeneklerin kapısını aralayabilmiş midir, bu süreçte İslami Hareketler nasıl bir rol üstlenmelidir?

Yeni dünya düzeni nasıl ki değerler üzerine değil de güç hegemonyası üzerinde kurulmuşsa, gençleri sömürmek, onları değerlerden uzak ve zevklerinin tutsağı olacak şekilde yaşamaları için ortamlar oluşturulmaktadır. Dünya yaşantısına anlam katmayı engellemek için gençleri teknoloji ile müzik ile spor ile film ile meşgul etmektedirler. Gençlerin sadece kendilerini düşünen bireyler olarak yaşamaları, farklı kimliklerden uzak durmaları ve kendilerine yabancılaşabilmeleri için ellerinden geleni yapmaktalar. Hatta öyle ileri derecelere kadar gidilmektedir ki artık gençler sapkın yaşantılara zorlanmaktadır.

Yaşanan Aksa Tufanı olayı bütün insanlarda olduğu gibi gençlerinde dikkatini çekmiş durumda. Gençler sürekli kendileri için rol model olacak insanlar isterler. Gençler kendilerine yiğit, fedakâr olan gençleri örnek almak isterler. Batı’nın özellikle sanal medya dünyasında ortaya çıkardığı sahte kahramanlar yerine Ebu Ubeyde gibi yaşayan kahramanları görünce doğal olarak etkilendiler. Fedakâr, özgürlükleri ve bağımsızlıkları için canını ortaya koyan ve dünyada yapayalnız kalmalarına rağmen geri adım atmayan, savaşırken de ilkelerinden vazgeçmeyen yiğitleri görünce gençler etkilenmişlerdir. Kağıttan, sahte aslan yerine gerçek aslanları görmek gençlerin meydanlarda onlara destek olmalarına yol açmıştır.

Dinlerden, Allah’tan uzak seküler bir hayat yaşayan insanlar, Filistin/Gazze halkının teslimiyetini ve direnen halkın kahramanlarını görünce İslam’ı, Allah’ı, Kur’an’ı merak etmişlerdir. Bu konu İslami Hareketlere bir alan açmıştır.

Samimi olarak, fedakârca, hiçbir maddi çıkar beklemeden sadece Allah rızası için yapılacak çalışmaların insanların teveccühünü kazanacağını tekrar bizlere göstermiştir. Bu nedenlerle İslami Hareketler Gazze’deki bu kıyamın açtığı yolda samimi adımlarla çalışmalarına tekrar heyecan katarak yürümelidirler. 

                          kaynak: https://islamdusuncesi.org.tr/

Yorum Ekle

İlk Yorumlayan Siz Olun!
  • Etiketler
Boğaziçi Eğitim Derneği

Boğaziği Eğitim Derneği Kurumsal Web sitesi.

Boğaziçi Eğitim Derneği

İstiklal Mah. Hamikoğlu Sok. No:16
44320 Battalgazi / Malatya

Dernek Yazılımı: Medya İnternet™ - Dernek Sitesi Kulga © Tüm Hakları Saklıdır.